 Giriş yap/Kayıt ol
 Gönderi yayınla
 Siteden çıkış

Rüya Şehir Prag

Budapeşte’den Prag’a olan yolculuğum sırasında bindiğim trenin beni alıp Orta Çağ şehrine götüren bir zaman makinesi olduğunu hayal ettim. Yolculuk sona erip de Prag’a vardığımda içim içime sığmıyordu. Evet, artık dünyanın en güzel şehirlerinden birini keşfetmeye hazırdım. Prag’ın kalbinin attığı yer olan Eski Şehir meydanı, çevresini saran her biri birbirinden etkileyici gotik, barok ve rokoko…


Budapeşte’den Prag’a olan yolculuğum sırasında bindiğim trenin beni alıp Orta Çağ şehrine götüren bir zaman makinesi olduğunu hayal ettim. Yolculuk sona erip de Prag’a vardığımda içim içime sığmıyordu. Evet, artık dünyanın en güzel şehirlerinden birini keşfetmeye hazırdım. Prag’ın kalbinin attığı yer olan Eski Şehir meydanı, çevresini saran her biri birbirinden etkileyici gotik, barok ve rokoko tarzı yapılarla adeta bir açık hava müzesi gibi karşımdaydı.

1410 yılından bu yana çalışan, dünyanın en eski astronomik saati sadece zamanı göstermekle kalmayıp, aynı zamanda burçları, güneşin ve ayın pozisyonlarını da gösteren bir mühendislik harikası ve mimari sanat eseri olarak yüzlerce insanı etrafına toplamıştı. Hemen kalabalığa karıştım ve beklemeye başladım. Çünkü her saat başı gerçekleşen saat kulesinin üzerinde 12 havari figürünün yürüyüşü gösterisini kaçıramazdım. Saat tamı gösterdiğinde açılan pencereden 12 havarinin şehre bakışları görülmeye değerdi.

Meydanda yer alan onlarca kafeden birine oturup, meydanı izledim ve şehrin ritmini hissettim. Prag Eski Şehir Meydanı ne çok siyasi ve sosyal olaya tanıklık etmiştir diye düşünmeden de edemedim.

Charles Köprüsü Prag’ın en ikonik yapıları arasında bulunuyor. Vltava nehri üzerinde yer alan bu yapının inşası 1357 yılında başlamış ve 15. yy başlarında tamamlanmış. O dönemde, Vltava Nehri üzerinde Prag Kalesi’ni Eski Şehir’e bağlayan tek köprü olmasından dolayı Prag için ticari ve stratejik öneme sahip olan bu köprü, günümüzde sadece yaya trafiğine açık. Köprünün her iki ucunda olanca azametiyle yükselen gotik tarzda kuleler az sonra geçilecek köprünün güzelliğine olağanüstü bir güzellik katıyor. Karşı konulmaz bir şekilde ortamın büyüsüne çekildiğinizi hissediyordunuz. Köprü, sokak sanatçıları, ressamlar, müzisyenler, hediyelik eşya satıcıları, dünyanın her yerinden bu güzelliği görmeye gelen insanlarla dolup taşıyor. Burada gün boyunca müzik yapan gruplar ve resim çizen sanatçılar köprünün atmosferini açık hava sahnesine çeviriyor. Ayaklarımın altından akıp giden Vltava nehri kulağıma biz insanların ne kadar aciz olduğumuzu fısıldarken, Prag Kalesi ve Eski Şehrin manzarası dünyaya hükmeden varlıklar olduğumuzu hissettirdi. Köprü üzerinde gün batımını izlemek unutulmaz anlardan biriydi.

Yol boyunca yemyeşil alanlarla ve parklarla çevrili yoldan uzunca ama çok keyifli bir yürüyüşün sonunda Buda Tepesi’ne ulaştım. Buda Tepesi, şehre hakim bir noktada yer almakta. Eski Şehrin kırmızı çatıları, Charles Köprüsü ve Prag Kalesi muhteşem güzelliği ile karşımda durmaktaydı. Buda Tepesinde yer alan 1891 yılında inşa edilmiş Petrin Kulesi mini bir Eyfel Kulesini andırıyordu. Oraya kadar gidip Petrin kulesinden şehre bakmadan dönmek olmazdı. 63 metre yüksekliğindeki kuleyi heyecanla tırmandım. Kulenin tepesinden gördüğüm manzara beni bu kente bir kere daha aşık etti. İyi ki dedim, iyi ki geldim.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir