Kâğıdın hikâyesiyle başlar bu az bilinen sanatın hikâyesi de…
Sözcük anlamı kesme, kesilme olan kaat’ı sanatı, kâğıtla âdeta özdeşleşmiştir. İlk örneklerine Orta Asya’da Uygurlarda rastlanan bu sanat, Afganistan Herat şehrindeki Türklerden ve İran üzerinden Anadolu Selçuklularında kitap süsleme olarak devam etmiş ve Fatih Sultan Mehmet devrinde ise onun bizzat kurmuş olduğu nakkaşhanede canlanıp yükselmiştir.
Eserinde o döneme ayna tutan Evliya Çelebi de Seyahatnâme de, kağıttan oyularak yapılan bu ince sanatı; ‘’oymalar, kitaplar üzerinde kutsal ruh gibi saklanır, törenlerde bu sanatçılar tahtırevanların üzerinde makasla kağıt oyarak geçerler’’ şeklinde ifade eder. Nevregan adı verilen eski bir alet yardımıyla motifler verilen keski, kalemtıraş, ince makas ve muhallebi yapıştırıcısıyla ortaya konulan kaat’ı sanatı; başlangıcı kitaplar olmak üzere tablolar, yazı çekmeceleri, hususi dolaplar, kutular vs. olmak üzere her türlü obje üzerine uygulanabilir bir sanat özelliğine sahip olmasının yanı sıra ağaç, çiçek ve hayvanların doğada göründüğü şekilde değil de stilize edilerek motife dönüştürüldüğü eşsiz bir sanat vasfı taşımaktadır.
Pek çok sanat dalı gibi kaat’ı sanatı da köklerimizden Anadolu’ya kadar uzanmış ve kıymet bilen zarif ellerde hayatta kalma çabasına devam etmiştir… Bu zarif ellerin başında hekim, yazar ve sanatçı kimliğiyle Türk sanat tarihine yön vermiş büyük isim Ordinaryus Profesör Süheyl Ünver (1898-1986) ve onun yetiştirdiği öğrenciler gelir. Başkent Ankara’da kaat’ı sanatını var edip yaşatmaya çalışan kişi denilince akla Süheyl Ünver’in yetiştirdiği öğrencilerinden Gülbün Mesara ve Dürdane Ünver’in öğrencisi Bahtiyar Hıra gelir.
Yazının devamını ve Bahtiyar Hıra ile Türk Tarım Orman Dergisi’nin gerçekleştirmiş olduğu söyleşiyi bulabileceğiniz erişim adresini aşağıya bırakıyorum.
İyi okumalar…
Kaynak
Erişim adresi: http://www.turktarim.gov.tr/Haber/961/turk-kagit-oyma-sanati-kaati

Bir yanıt yazın